Şirketlerin Canlı Ekosistemi: Sürdürülebilir Başarı İçin Sistemik Örüntülerin Gücü
İş dünyasında şirketler doğuştan gelen bir canlılığa ve dinamik bir yapıya sahiptir. Biyolojinin büyüleyici dünyasında, organizmalar olağanüstü bir büyüme ve adaptasyon yolculuğuna çıkarlar. Ancak, bu hayranlık uyandıran sürecin ortasında, bu dirençli varlıkların hastalığa yenik düşmek gibi talihsiz bir gerçekle karşı karşıya kaldıkları zamanlar da olur. Tıpkı gelişen bir ekosistemin karmaşık işleyişi gibi bir şirketin başarısı da temel yapıları ile günlük operasyonları aracılığıyla elde ettiği somut sonuçlar arasındaki hassas dengeye bağlıdır. Bu yazımda, aşağıdaki şekilde yer alan büyüleyici “sistemik örüntüler ağacı” kavramını ve bunun gelişmeyi hedefleyen şirketler için nasıl bir ilham kaynağı olabileceğini inceleyeceğim. Şirketler, kültürlerinin temel dayanaklarını ve faaliyetlerinin dışsal tezahürlerini inceleyerek sürdürülebilir başarının sırrını çözebilirler.
Ağaçsı yapının tepe noktasında, bir şirketin çabalarının somut tezahürleri olarak hizmet eden bol meyveler ve yemyeşil yapraklarla karşılaşılır. Bir şirketin performansının gözlemlenebilir tezahürleri bir ağacın üzerindeki yapraklara benzetilebilir – satış rakamları, müşteri geri bildirimleri ve çalışan bağlılığı puanları. Bununla birlikte şirkette yaşanılan olaylar, semptomlar, normlar ve bize anlatılanlar ise metaforik ağacımızın dallarına benzetilebilir. Algılarımızın, deneyimlerimizin ve aldığımız bilgilerin dünyasında büyüleyici bir sistemler dünyası yatar. Bu karmaşık bağlantı ağları hayatlarımızı ve içinde yaşadığımız dünyayı şekillendirir. Doğduğumuz andan itibaren, ister kişisel karşılaşmalar, ister duyduğumuz hikayeler ya da gözlerimizin önünde gelişen olaylar yoluyla olsun, bu sistemlerin işleyişine maruz kalırız. Her sistemin, genel işleyişine katkıda bulunan kendine has özellikleri ve dinamikleri vardır. Gözlemciler olarak, bu sistemlerin örgütsel yansımalarına vakıfız. Bu dışsal tezahürler bize bu sistemlerin iç işleyişlerine dair bir bakış açısı sunarak karmaşıklıklarına dair bir pencere açar. Ancak, bu göze çarpan başarı göstergelerinin altında yatan faktörler üzerinde düşünmek gerekir. Bakalım nelermiş alttan yatanlar?
Dış görünüşün altında, modelimizin algılanamayan ancak derin yönünü temsil eden temel kök sistemi yatmaktadır. Söz konusu kökler, bir şirketin kültürünün özünü tanımlamaya hizmet eden karmaşık davranış örgüsü, temel ilkeler ve örtük kılavuz ilkelerle ilgilidir. Daha az göze çarpan unsurlar, yapraklar ve ürünler kadar kolay gözlemlenebilir olmasa da ağacın beslenmesi için büyük önem taşır. Şirketler, tıpkı canlı organizmalar gibi örüntülere bağımlıdır. Bu örüntülerin oluşumunu anlama adına nitel ve nicel verilerden yararlanılır. Çalışan devir oranlarından müşteri memnuniyeti anketlerine kadar uzanan örüntülerin tespiti, karar alma ve stratejik çabalarımızın temelini oluşturur. Ancak dikkatimizi verilerin altında yatan anlatılara (çalışanların söylemlerine) ne sıklıkla kulak veriyoruz? Bu bilgiler, gayri resmi geri bildirimler ve gündelik deneyimler, kurumsal iklime ilişkin kavrayışımızı gerçek anlamda besler.
Örgütsel yapılar, yani hiyerarşi, iş akışı süreçleri ve politikalar, bunlar işin gerçekleştirildiği yerleşik kanallardır. Belli bir dereceye kadar görünürlükleri vardır, ancak çalışanların günlük karşılaşmaları üzerindeki etkileri biraz belirsiz kalabilir. Bunlar, şirketin büyüleyici dünyasını ve bu organizasyonu etkili bir şekilde ‘tutmak’ için titizlikle hayata geçirilen karmaşık yapılardır. Politika ve süreçlerden ilişkilere, güç dinamiklerine, otorite yapılarına ve hatta şirketlerin rolüne kadar, müdahale yönetiminin çok yönlü doğasını keşfederiz burada.
Pratik uygulama, metodolojilerin, araçların ve çerçevelerin uygulanması fikirlerin, politikaların ve yapıların hayata geçirilmesinde çok önemli bir rol oynar. Özenle hazırlanmış bu mekanizmalar aracılığıyla kavramlar somut eylemlere dönüştürülür ve etkili bir şekilde hayata geçirilmeleri sağlanır. Çalışma dünyasında, uygulamaların hayatımızı şekillendirme gücüne sahip olduğu yaygın olarak kabul edilmektedir. Bu uygulamalar, tutarlı bir şekilde takip edildiğinde, içinde faaliyet gösterdiğimiz sistemlere derinlemesine gömülü hale gelen rutinlere ve alışkanlıklara dönüşebilir.
İçinde yaşanılan fiziksel mekanlar ve onlarla etkileşim kurma şekli, duygusal durumları ve optimum performansa ulaşma becerisi üzerinde derin bir etki yaratma potansiyeline sahiptir. Ofis düzeni açıklık ve işbirliği ortamını mı teşvik ediyor, yoksa izolasyonu besleyen odacıklardan oluşan bir labirenti mi andırıyor? İçinde yer aldığımız sanal alanlar kapsayıcılık ve erişilebilirlik niteliklerine sahip mi? Bu hususların çalışan memnuniyeti ve üretkenliği üzerindeki etkisi küçümsenemez. Tepkilerin fiziksel alanlara ve bir sistem içindeki etkileşimlere nasıl entegre edildiği, keşfedilmesi gereken büyüleyici bir husustur. Mekanların düzenini, bireylerin karşılanma veya kabul edilme biçimlerini ve sistemin insanlarla ve topluluklarla etkileşime girdiği belirli yerleri inceleyerek bu dinamik süreç hakkında değerli bilgiler edinebiliriz.
İnsan davranışları alanında, bireylerin, ekiplerin ve grupların belirli bir sistem içinde nasıl çalıştıklarını gözlemlemek büyüleyicidir. Hem iç hem de dış etkileşimlere nasıl tepki verdikleri, araştırılması gereken büyüleyici bir konudur. İnsan etkileşimi alanında, mikro-davranışlar olarak bilinen büyüleyici bir kavram vardır. Ses tonu, göz teması ve yüz ifadeleri gibi bu ince ipuçları, sosyal dinamiklerimizi şekillendirmede önemli bir rol oynar. İlk bakışta önemsiz görünebilirler, ancak ilişkilerimiz ve iletişimimiz üzerindeki etkileri küçümsenemez. Basit bir gülümsemenin ya da kalkık bir kaşın gücünü düşünün. Bu küçük jestler, çoğu zaman kelimelerden daha yüksek sesle konuşarak zengin bir bilgi aktarabilir. Sıcak bir gülümseme başkalarını anında rahatlatabilirken, şüpheci bir bakış şüphe veya inançsızlığı işaret edebilir. Bu mikro davranışlar, kasıtlı olsun ya da olmasın, birbirimizi algılama ve birbirimize yanıt verme şeklimizi şekillendirme yeteneğine sahiptir. Dahası, bir grup içinde kabul gören davranışlar etkileşimlerimizi büyük ölçüde etkileyebilir. Her sosyal çevrenin, bireylerin nasıl davranması ve birbirleriyle nasıl etkileşimde bulunması gerektiğini belirleyen kendi normları ve beklentileri vardır.
İnsan bilişinin geniş alanında zihinsel haritalar (zihniyet) düşüncelerimizi, kararlarımızı ve eylemlerimizi şekillendiren görünmez mimarlar olarak hizmet eder. Çevremizdeki dünyanın bu içsel temsilleri yalnızca algılarımızı yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda hem bireysel düzeyde hem de karmaşık sistemler içinde davranışlarımıza rehberlik eder. Zihinsel haritalar özünde deneyimlerimizden, inançlarımızdan ve kültürel etkilerden örülmüş karmaşık duvar halılarıdır. Bize dünyayı yorumladığımız ve yönlendirdiğimiz bir çerçeve sunarak her gün duyularımızı bombardımana tutan çok sayıda uyaranı anlamlandırmamızı sağlarlar. Bireysel düzeyde, zihinsel haritalar davranışlarımızı şekillendirmede çok önemli bir rol oynar. Kişisel pusulalar gibi hareket ederek yaptığımız seçimleri ve izlediğimiz yolları etkilerler. Günümüzün hızlı dünyasında hangi rotaya gideceğimize karar verirken, insan davranışının karmaşık işleyişini araştırmak çok önemlidir. İnsanların değişime karşı tutumlarını, başkalarına karşı yönelimlerini, varsayımlarını ve yorumlarını anlamak, zihniyetleri hakkında değerli bilgiler sağlayabilir. Ayrıca, yeni fikirlere açıklıklarını ve öğrenme ve uyum sağlama isteklerini keşfetmek, kişisel büyüme ve gelişme kapasitelerine ışık tutabilir. İnsan doğasının bu yönleri, etkileşimlerimizi ve ilişkilerimizi şekillendirmede önemli bir rol oynar ve insan davranışının karmaşıklıklarını daha derinlemesine incelemeyi gerekli kılar. Çalışma ortamı, bu mikro davranışların kolektif etkisiyle şekillenir. Bir şirketteki her birey, dünyayı kendi kişisel deneyimleri ve temel inançlarından etkilenen farklı bir bakış açısıyla algılar. Bir şirketin kültürü bu zihniyetlerin bir bileşimidir.
Sistemimizin nasıl kavramsallaştırıldığı, organize edildiği ve nihayetinde nasıl deneyimlendiğinin temelini oluşturan değerler, inançlar ve kültürel varsayımların büyüleyici dünyasının bakıldığında bu temel ilkeler, çevremizdeki dünyaya ilişkin anlayışımızı şekillendirir ve yaşamda yolumuzu bulma biçimimizi etkiler. İnsan sistemleri dünyasında tarafsızlık bir yanılsamadan ibarettir. Bu karmaşık yapılar sadece tesadüflerin ürünü değil, kültürel, siyasi, ekonomik, ekolojik ve sosyal değerlerin karşılıklı etkileşimiyle şekillenen kasıtlı yapılardır. Değerler, kökler tarafından özümsenen hayati besinlere benzetilebilir. Bir kurum içinde karar alma ve davranışa rehberlik eden temel inançlar son derece önemlidir. Örgütsek dinamikler alanında, yerinde bir soru ortaya çıkmaktadır: Bir kolektif olarak, geleneğe karşı yeniliğe mi yoksa ekip çalışmasına karşı bireysel başarıya mı daha fazla önem veriyoruz?
Kurumsal bir bağlamda sistemik örüntüler ağacının kavranması, pratik bir öneme sahip olduğu için akademik alanın ötesine geçmektedir. Önerilen çerçeve, hem liderlerin hem de çalışanların güçlü yönlerini fark etmelerini ve potansiyel gelişim alanlarını belirlemelerini sağlayan pratik bir yaklaşım sunmaktadır. Organizmik bir ağacın metaforik temsili, şirketlerin doğasında var olan dinamizmin dokunaklı bir hatırlatıcısı olarak hizmet eder. Bir ağacın içinde gerçekleşen karmaşık iletişime benzer şekilde, şirketler de operasyonel çerçevelerinin görünen ve görünmeyen bileşenleri arasında köprü kuran etkili iletişim kanalları geliştirmelidir.
Davranış kalıplarının, etkileşimlerin ve karar alma süreçlerinin bir şirketin farklı seviyelerinde tekrarlanması yaygın bir durumdur. Bu kalıpların doğasında var olan fraktal özellikler, tek bir unsurda yapılacak herhangi bir değişikliğin bütün üzerinde derin bir etki yaratma potansiyeline sahip olmasını gerektirir. Kurumsal ekosistemi etkin bir şekilde geliştirmek için, ağacın genel refahının kapsamlı bir değerlendirmesini yaparak işe başlamak gerekir.
Yeşillik unsurları canlılık kaybı belirtileri gösteriyor mu? Dallar gerekli güce sahip mi? Kökler yeterince besleniyor mu? Kapsamlı bir inceleme, odaklanılması gereken alanları ortaya çıkarabilir. Bu sebeple özellikle nicel verilerin grounded teori gibi üst seviye nitel araştırmalardan gelecek içgörülerle desteklenmesi gerekir. Herhangi bir şirkette her birey, kapsayıcı varlığın canlılığını ve refahını besleyen gayretli bir bahçıvan rolünü üstlenme kapasitesine sahiptir. Liderlik alanında, kökleri net değerlere sarsılmaz bir bağlılıkla beslemek zorunludur. Eş zamanlı olarak, ön saflardaki çalışanlar da dalları özenle budayarak günlük uygulamaların geliştirilmesinde önemli bir rol oynar. Kurumsal çerçeve içindeki her bireyin yerine getirmesi gereken farklı bir sorumluluğu vardır. Daha eşitlikçi ve adil kurumsal sistemler arayışımızda, yaşayan ağacın derin öğretilerini tüm kalbimizle benimsememiz şarttır. Büyüme ve gelişmeyi teşvik etmek için karşılaşmalarımızı etkileyen algılanamaz örüntüleri kabul etmemiz ve bunları geliştirmek için bilinçli bir şekilde çaba göstermemiz gerekir. Yaprakların canlılığının köklerin sağlamlığına bağlı olduğunu kavramak zorunludur, diğer değişle çalışanlara…
Kurumsal dönüşümü gerçekleştirmek için kolektif öğrenme sürecine dahil olmak bugün yapay zeka çağında çok daha önemli olacaktır. Yeni ve daha elverişli modeller geliştirmek için mevcut modellerin karşılıklı olarak anlaşılması ve işbirliğine dayalı bir çaba içine girilmesi zorunludur. Bir ağacın yıllık büyüme halkalarına benzer şekilde, şirketler de sürekli öğrenme ve gelişme zorunluluğunu benimsemeli, dinamik çevreye karşı duyarlılıklarını korumalı ve personellerinin sürekli gelişen ihtiyaçlarını karşılamada uyumluluk göstermelidir. Şirketlerimiz izole varlıklar olarak değil, geniş bir ekosistem içinde birbirine bağlı bileşenler olarak var olmaktadır. Her bir ağacın ihtiyaçlarıyla özenle ilgilenerek, tüm ekosistemin refahını aktif bir şekilde teşvik ederiz. Yaşayan sistemler yaklaşımının derin içgörülerini benimseyelim ve hem bireylerin hem de kolektifin gelişmesini sağlayan kurumsal ortamları teşvik edelim. Ayrıca bilim ve sektör işbirliğiyle transdisipliner çalışmalara olanak sağlayalım. Aksi taktirde bilinmezlik içinde gelen geleceği kucaklamakta zorlanırız !
Kaynaklar
Aşkun, V. (2022). Karmaşık uyarlanabilir sistem bakış açısıyla sürdürülebilir kariyere ilişkin bir model önerisi. Akdeniz Üniversitesi.
Aşkun, V. (2023). Complex adaptive systems and human resource management: Fostering a thriving workforce in the post-pandemic era. SocArXiv. https://doi.org/10.31235/osf.io/74pg5
Aşkun, V. (2023). Yapay Zekâ, Otomasyon ve İşin Geleceğini Keşfetmek: Daron Acemoğlu Bakış Açısından. https://volkanaskun.com/yapay-zeka/yapay-zeka-otomasyon-ve-isin-gelecegini-kesfetmek-daron-acemoglu-bakis-acisindan/
Galesic, M., Barkoczi, D., Berdahl, A. M., Biro, D., Carbone, G., Giannoccaro, I., Goldstone, R. L., Gonzalez, C., Kandler, A., Kao, A. B., Kendal, R., Kline, M., Lee, E., Massari, G. F., Mesoudi, A., Olsson, H., Pescetelli, N., Sloman, S. J., Smaldino, P. E., & Stein, D. L. (2023). Beyond collective intelligence: Collective adaptation. Journal of the Royal Society Interface, 20(200). https://doi.org/10.1098/RSIF.2022.0736
Günbayı, I., & Aşkun, V. (2023). Grounded Teori ya da Temellendirilmiş Kuram, Gömülü Teori, Kuram Oluşturma vs. Kullanımı Adına Yol Haritası. İnönü Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 24(3), 1671-1697.
Holland, J. H. (2014). Complexity: A Very Short Introduction. Oxford University Press.
Kauffman, S. A. (2019). A World Beyond Physics: The Emergence and Evolution of Life. Oxford University Press.
Leadbeater, C., & Winhall, J. (2022). The Patterns of Possibility—The System Innovation Initiative. The System Innovation Initiative by the ROCKWOOL Foundation. https://www.systeminnovation.org/article-the-patterns-of-possibility
Miller, J. H., & Page, S. E. (2007). Complex Adaptive Systems: An Introduciton to Computational Models of Social Life. Princeton University Press.
Mitchell, M. (2009). Complexity: A Guided Tour. Oxford University Press.
Waldrop, M. M. (1997). Karmaşıklık (Çev. Z. Dicleli, Ed.). Türk Henkel Dergisi Yayınları.
Buralarda Paylaş
Yorum gönder