8 Olası Yapay Zeka Senaryosunda Türkiye
Bu yazımda, Yapay Genel Zeka’nın (YPZ) Türkiye’nin işgücü piyasası, çalışanların kariyer yolları ve geleceğin yetkinlik setleri üzerindeki dönüştürücü etkilerini, RAND Corporation tarafından hazırlanan raporda geliştirilen sekiz gelecek senaryosu çerçevesinde analiz edeceğim, umarım sonuna kadar okuyabilirsiniz. YPZ, sadece jeopolitik dengeleri değil, aynı zamanda milyonlarca Türk vatandaşının geçim kaynağını, mesleki kimliğini ve ekonomik geleceğini de temelden yeniden şekillendirme potansiyeline sahip. Bu yazımda, politika yapıcılar, iş dünyası liderleri, eğitimciler ve çalışanlar için bu kaçınılmaz dönüşüme yönelik stratejik bir değerlendirme sunmaya çalışacağım.
Türkiye’nin işgücü piyasasının mevcut durumunu bir “fırsatlar ve kırılganlıklar” bilançosu üzerinden değerlendiriyorum. Genç ve teknolojiye yatkın nüfus, “Milli Teknoloji Hamlesi” kapsamında insan kaynağına yapılan vurgu ve dinamik girişimcilik ekosistemi gibi güçlü yönler ile kronik yetkinlik uyuşmazlığı, düşük kadın işgücü katılımı ve beyin göçü gibi yapısal zayıflıklarla birleşmektedir. McKinsey’in tahminlerine göre 2030 yılına kadar 7,6 milyon mevcut işin otomasyonla ortadan kalkma potansiyeli bulunurken, 8,9 milyon yeni işin ve bugünün meslek tanımlarına girmeyen 1,8 milyon ek rolün ortaya çıkması beklenmektedir. Bu durum, niceliksel bir istihdam krizinden ziyade, kitlesel bir yetkinlik dönüşümü ve adaptasyon zorunluluğuna işaret etmektedir.
RAND Raporu sekiz farklı YPZ senaryosunu ortaya koyarken bende bu senaryoya göre Türkiye’deki istihdam yapısı, talep edilen yetkinlikler, kariyer yolları ve gelir eşitsizliği üzerindeki potansiyel etkileri açısından inceliyorum. Bulgular, senaryolar arasında önemli farklılıklar olduğunu göstermektedir. Örneğin, YPZ’nin demokratikleştiği “YPZ Destekli Küreselleşme 2.0” gibi senaryolar, KOBİ’ler ve girişimciler için yeni fırsatlar yaratarak refahı tabana yayma potansiyeli taşırken bazı çatışmacı senaryolar, savunma sanayii odaklı dar bir alanda istihdam yaratıp, ekonominin geri kalanında yıkıma yol açabilir. Bu noktada rutin bilişsel görevleri içeren “beyaz yaka” mesleklerin, mevcut üretken yapay zeka teknolojilerinden, rutin olmayan fiziksel beceri gerektiren birçok “mavi yaka” işten daha fazla etkilenebileceğini söyleyebilirim. Bu anlamda Türkiye’nin YPZ kaynaklı işgücü dönüşümünü pasif bir şekilde karşılamak yerine, bu süreci aktif olarak yönetebileceğimizi savunmaktayım. Çünkü bugün atılacak stratejik adımlar, Türkiye’nin bu teknolojik devrimi, toplumsal refahı artıran, daha adil ve daha nitelikli bir işgücü yapısı oluşturan tarihi bir fırsata dönüştürmesini sağlayacaktır.
Yapay Genel Zeka ve Çalışma Hayatının Yeniden Tanımlanması
Yapay Genel Zeka (YPZ), insan zekasının gerçekleştirebildiği her türlü entelektüel görevi yerine getirebilen bir teknoloji olarak, önceki sanayi devrimlerinden çok daha derin ve hızlı bir toplumsal dönüşüm vaat etmektedir. Bu dönüşümün merkezinde ise çalışma hayatının kendisi yer almaktadır. YPZ, sadece hangi işlerin yapıldığını değil, bu işlerin nasıl yapıldığını, hangi yetkinliklerin değerli olduğunu ve kariyerlerin nasıl bir yol izleyeceğini temelden değiştirecektir. Dünya Ekonomik Forumu’na göre, 2030 yılına kadar mevcut mesleklerin gerektirdiği temel yetkinliklerin yaklaşık %44’ü değişime uğrayacaktır. Bu, küresel ölçekte milyonlarca çalışanın yeniden veya ileri düzeyde beceri kazanmasını (reskilling/upskilling) gerektiren devasa bir zorluktur. Türkiye için bu durum, hem büyük bir risk hem de tarihi bir fırsat anlamına gelmektedir.
O halde şu soru aklımıza gelebilir: Türkiye, farklı YPZ gelecek senaryoları karşısında, işgücünü bu yeni çağa nasıl hazırlayabilir, çalışanlarının kariyerlerini nasıl güvence altına alabilir ve bu teknolojik devrimi kapsayıcı bir refah artışı için nasıl bir kaldıraç olarak kullanabilir?
Türkiye’nin YPZ kaynaklı işgücü dönüşümüne ne kadar hazır olduğunu anlamak için mevcut durumu dürüstçe değerlendirmek kritik önem taşımaktadır. Bakalım elimizde neler var?
Güçlü Yönler
- Genç ve Dinamik Nüfus: Türkiye’nin 86 milyona yaklaşan nüfusunun %15’i olan gençler, teknolojiye yatkınlığı ve adaptasyon becerisi ile önemli bir potansiyel sunmaktadır. Bu demografik yapı, yeni yetkinliklerin hızla öğrenilmesi ve yeni iş alanlarına geçiş için bir avantajdır.
- Milli Teknoloji Hamlesi ve İnsan Kaynağı Odağı: Türkiye’nin Ulusal Yapay Zeka Stratejisi, yapısal ve işgücü dönüşümünü hızlandırmak ve yapay zeka uzmanları yetiştirerek istihdamı artırmak gibi hedefleri stratejik öncelik olarak belirlemiştir. 2025 yılına kadar YZ alanında 50.000 kişilik istihdam yaratma hedefi, bu konudaki siyasi iradeyi göstermekteydi, son durum nedir inan bilmiyorum.
- Gelişen Teknoloji ve Girişimcilik Ekosistemi: Özellikle savunma sanayii , finans teknolojileri ve e-ticaret gibi alanlarda büyüyen teknoloji firmaları, YZ yetenekleri için bir çekim merkezi oluşturmaktadır. TÜBİTAK’ın “Yapay Zeka Ekosistem Çağrıları” gibi programlar, akademi-sanayi işbirliğini teşvik ederek pratik çözümlerin geliştirilmesine zemin hazırlamaktadır.
- Yüksek Dijitalleşme Oranı: Türkiye, 86,5% internet ve 93,8% mobil bağlantı penetrasyonu ile dijital hizmetlerin ve platformların hızla benimsenebileceği bir pazara sahiptir. Bu durum, YZ tabanlı hizmetlerin yaygınlaşmasını kolaylaştıracaktır.
Zayıf Yönler ve Tehditler
- Yapısal yetkinlik uyuşmazlığı: OECD raporlarına göre, Türkiye’deki işgücünün yetkinlikleri, dijitalleşme ve teknolojik ilerlemenin gerektirdiği seviyenin gerisindedir. Eğitim sisteminin ezbere dayalı yapısı, YZ çağının gerektirdiği analitik düşünme, yaratıcılık ve problem çözme gibi becerileri yeterince geliştirememektedir.
- Düşük kadın işgücü katılımı: Türkiye, OECD ülkeleri arasında en düşük kadın işgücü katılım oranlarından birine sahiptir. Bu durum, ülkenin potansiyel yetenek havuzunun önemli bir kısmından mahrum kalmasına neden olmaktadır.
- Beyin göçü: Yüksek nitelikli profesyonellerin ve YZ uzmanlarının daha iyi fırsatlar için yurtdışına gitmesi, ülkenin en değerli insan sermayesini kaybetmesine yol açmaktadır.
- İş piyasası kutuplaşması: Mevcut durumda dahi, yüksek ve düşük vasıflı işler arasında belirgin bir ayrım bulunmaktadır. YZ’nin bu kutuplaşmayı daha da derinleştirme, orta vasıflı, rutin işleri ortadan kaldırarak gelir eşitsizliğini artırma riski bulunmaktadır.
- Rutin beyaz ve mavi yaka işlerinde kitlesel iş kayıpları: YZ’nin özellikle tekrar eden ve öngörülebilir görevleri insanlardan daha hızlı ve hatasız yapabilme yeteneğinden dolayı fabrikalardaki montaj, paketleme, kalite kontrol gibi fiziksel olarak tekrarlanan işler, otomasyon ve robot teknolojileriyle risk altında iken özellikle Türkiye’nin sanayi ve imalat odaklı ekonomisi, bu alandaki iş gücünün önemli bir kısmını kırılgan hale getirmektedir. Ofis ortamındaki veri girişi, temel raporlama, müşteri hizmetleri (call center), faturalandırma ve sekreterlik gibi görevler de YZ yazılımları tarafından kolayca otomatikleştirilebilir. Bu durum, hizmet sektöründe çalışan geniş bir kesimin işini tehlikeye atmaktadır.
- Yetkinlik dönüşümünün yönetilememesi durumunda artan yapısal işsizlik: Eğitim sisteminin ve şirket içi eğitim programlarının bu hızlı dönüşüme ayak uyduramaması, mevcut iş gücünün yeni ekonominin dışında kalmasına neden olabilir. Bu durum, uzun süreli ve çözülmesi zor bir işsizlik dalgası yaratır.
- Gelir eşitsizliğinin ve toplumsal kutuplaşmanın derinleşmesi: Bazı beceriler otomasyonla değersizleşen geniş kitlelerin gelirleri ya yerinde sayacak ya da düşecektir. Bu, zengin ile fakir arasındaki ekonomik uçurumu tarihte görülmemiş seviyelere taşıyabilir. Ekonomik bölünme, kaçınılmaz olarak toplumsal bir bölünmeyi de beraberinde getirir. Teknolojiye hakim “kazananlar” ile geride kalmış “kaybedenler” arasında oluşacak bu ayrışma sosyal huzursuzluğa, güvensizliğe ve siyasi kutuplaşmanın artmasına zemin hazırlar.
- Küresel YZ yetenek yarışında geride kalma riski: Eğer Türkiye kendi YZ teknolojilerini üretemez ve yeteneklerini elinde tutamazsa, bu alanda tamamen dışa bağımlı hale gelir. Bu da kritik sektörlerde (savunma, sağlık, tarım) yabancı şirketlerin ürettiği YZ sistemlerine mahkum olmak demektir ki bu, hem ekonomik hem de ulusal güvenlik açısından büyük bir zafiyet oluşturur.
Senaryo Analizi: Farklı YPZ Geleceklerinde Türk Çalışanının Rolü
Bu bölümde, sekiz RAND senaryosunu Türkiye’deki işgücü ve kariyerler üzerindeki potansiyel etkileri açısından inceliyorum.
Bölüm A: Merkezi Olmayan YPZ Geliştirme Senaryoları
- Senaryo 1 – Çok Taraflı Demokrasiler Koalisyonu Liderliği : Senaryoda ABD, AB ve diğer demokratik ülkelerden oluşan bir koalisyon, Yapay Genel Zeka’yı (YPZ) birlikte geliştirir ve küresel normları belirler. Güvenlik ve etik ön plandadır. Bu senaryoda Türkiye, Batı teknoloji bloğuna entegre olur. YZ uzmanları, veri bilimcileri, siber güvenlik uzmanları ve bulut bilişim mühendisleri için talep patlaması yaşanır. YZ’yi mevcut iş akışlarına entegre edebilen “ara eleman” profesyonelleri değer kazanır. Ancak, bu bloğun standartlarına uymayan veya daha geleneksel sektörlerde çalışanlar için işlerini kaybetme riski artar. Kariyer yolları, küresel şirketlerde ve uluslararası projelerde çalışmaya doğru kayar.
- Senaryo 2 – Soğuk Savaş 2 : Senaryoda dünya, YPZ’nin ABD ve Çin’in elinde yoğunlaştığı iki kutuplu bir teknoloji ve güç mücadelesine sahne olur. Diğer ülkeler bu iki bloktan birini seçmeye zorlanır. İşgücü piyasası ikiye bölünür. Bir yanda ABD bloğuyla uyumlu, NATO standartlarında çalışan savunma ve teknoloji sektörü uzmanları diğer yanda Çin teknolojileriyle çalışan ve bu ekosisteme entegre olan profesyoneller yer alır. Bu durum, kariyer hareketliliğini kısıtlar ve yetkinlik setlerini kutuplaştırır. “Teknolojik tarafsızlık” ilkesiyle her iki sistemde de çalışabilen esnek mühendisler ve teknisyenler en değerli varlık haline gelir. İşgücü, jeopolitik bir rekabet alanına dönüşür.
- Senaryo 3 – Vahşi Sınırlar : Senaryoda YPZ teknolojisi hızla ve kontrolsüzce yayılır. Birçok devlet, şirket ve grubun kendi YPZ’sini geliştirmesiyle küresel bir istikrarsızlık ve kaos ortamı ortaya çıkar. Kaotik bir ortam ortaya çıkar. Bir yandan, YZ’ye kolay erişim sayesinde küçük girişimciler ve serbest çalışanlar için muazzam fırsatlar doğar. “Gig ekonomisi” YZ araçlarıyla güçlenir. Diğer yandan, YZ destekli siber suçlar, dezenformasyon ve ekonomik sabotajlar nedeniyle iş güvenliği ve istikrar ortadan kalkar. Siber güvenlik, dijital adli tıp ve kriz yönetimi uzmanlarına olan talep tavan yapar. Kariyerler daha parçalı, proje bazlı ve belirsiz hale gelir. Dayanıklılık, esneklik ve sürekli kendini yenileme, hayatta kalmak için zorunlu beceriler haline gelir.
- Senaryo 4 – Şişedeki Cin : YPZ’nin potansiyel tehlikeleri konusunda uluslararası bir fikir birliğine varılır. Teknoloji, sıkı denetim ve uluslararası anlaşmalarla kasıtlı olarak yavaşlatılır ve kontrol altında tutulur. YZ alanındaki açık Ar-Ge ve istihdam büyük ölçüde durur. Ancak devletlerin gizli programları devam eder. İstihdam, kamuya ve savunma sanayiine kayar. YZ yetenekleri, istihbarat ve karşı-istihbarat birimleri tarafından işe alınır. Kariyerler, yüksek güvenlikli, kapalı devre projelerde ilerler. Sivil alanda YZ’nin getireceği verimlilik artışları ve yeni iş olanakları büyük ölçüde ortadan kalkar, bu da ekonomik durgunluğa ve işgücü piyasasında yenilikçiliğin azalmasına yol açar.
Bölüm B: Merkezi YGZ Geliştirme Senaryoları
- Senaryo 5 – Yeni 90’lar (ABD Liderliği) : Senaryoda ABD, YPZ geliştirme yarışını tek başına kazanır ve rakipsiz bir teknolojik üstünlük kurar. Dünya, ABD hegemonyasında tek kutuplu bir düzene girer. Türkiye, ABD liderliğindeki teknoloji ekosisteminin bir parçası olur. En parlak yetenekler, ABD merkezli şirketlerin Türkiye’deki operasyonlarında veya doğrudan ABD’de çalışmak için çekilir, bu da beyin göçünü hızlandırabilir. Yerli YZ girişimleri, devasa ABD’li rakipler karşısında zorlanır. İşgücü, büyük ölçüde ABD teknolojilerinin uygulayıcısı ve yerel destek sağlayıcısı konumuna gelir. Yüksek maaşlı bir teknoloji eliti ile geri kalanlar arasındaki gelir uçurumu derinleşir.
- Senaryo 6 – Otoriter Avantaj (Çin Liderliği) : Senaryoda özellikle Çin gibi otoriter rejimler, YPZ’yi toplumsal kontrol, gözetim ve askeri kapasite için daha etkin kullanarak demokratik rakiplerine karşı stratejik bir üstünlük sağlar. Bu, Türkiye işgücü için en zorlu senaryolardan biridir. Çin’in sunduğu YZ tabanlı gözetim ve sosyal kontrol teknolojileri, belirli kamu ve özel sektör işleri yaratabilir (veri analistleri, sistem operatörleri vb.). Ancak bu, bireysel özgürlüklerin ve yaratıcılığın kısıtlandığı bir çalışma ortamı anlamına gelir. Batı ile uyumlu yetkinliklere sahip profesyoneller (örneğin, GDPR ve etik YZ uzmanları) değersizleşebilir. İşgücü, verimlilik ve kontrol odaklı, daha az özerkliğe sahip bir yapıya bürünür.
- Senaryo 7 – YPZ Darbesi : Senaryoda bir devlet yerine dev bir teknoloji şirketi, YPZ’yi geliştirerek ulus-devletleri aşan bir ekonomik ve politik güce ulaşır ve küresel düzeni yeniden şekillendirir. Geleneksel iş ve kariyer kavramları anlamını yitirir. İnsanların ana faaliyeti, kontrolden çıkmış YPZ sistemlerini anlama, denetleme veya onlara karşı savunma geliştirme üzerine odaklanabilir. “YPZ psikologları”, “YPZ denetçileri” veya “altyapı koruma teknisyenleri” gibi tamamen yeni meslekler ortaya çıkabilir. Ekonomik üretim YPZ’ler tarafından yapıldığı için evrensel temel gelir gibi modeller zorunlu hale gelebilir. İnsan emeğinin değeri, bilişsel veya fiziksel olmaktan çok, stratejik, etik ve felsefi hale gelir.
- Senaryo 8 – Mantar Bulutu Bilişimi : Senaryoda YPZ geliştirme yarışı kontrolden çıkar ve bir kaza, yanlış hesaplama veya kasıtlı saldırı sonucu YPZ destekli sistemlerin (örneğin otonom silahlar) kullanılmasıyla küresel bir felaket yaşanır Büyük bir güç savaşı, sivil ekonomiyi ve işgücü piyasasını çökertir. Tüm kaynaklar ve yetenekli işgücü, savunma sanayii ve savaş çabalarına yönlendirilir. Mühendisler, teknisyenler ve lojistik uzmanları en kritik çalışanlar haline gelir. Sivil sektörlerde kitlesel işsizlik yaşanır. Kariyer planlaması yerini hayatta kalma ve ulusal seferberliğe bırakır.
Senaryolar Üstü Türkiye
Farklı senaryoları baktığımızda geleceğin belirsizliğine rağmen, Türkiye’nin işgücünü daha dayanıklı ve uyumlu hale getirmek için atması gereken ortak adımları düşünelim!
- Eğitimde Radikal Yenilenme: Türkiye’nin eğitim sistemi, YZ çağında otomasyona en dayanıksız olan ezberci, değer odaklı (sözde) ve rutin bilgi aktarımından uzaklaşmalıdır. Müfredatlar, erken yaşlardan itibaren eleştirel düşünme, yaratıcılık, problem çözme ve dijital okuryazarlık gibi temel yetkinlikleri merkeze alacak şekilde yeniden tasarlanmalıdır.
- Yaşam Boyu Öğrenme Altyapısının Ulusal Öncelik Haline Getirilmesi: YZ’nin getirdiği hızlı değişim, “bir diploma, bir kariyer” anlayışını sona erdirmiştir. Devlet, özel sektör ve STK’lar işbirliği içinde, tüm çalışanların erişebileceği, modüler, esnek ve uygun maliyetli sürekli eğitim (upskilling/reskilling) platformları oluşturmalıdır. Bu, bir tercih değil, ekonomik bir zorunluluktur.
- Çevik Sosyal Güvenlik Sistemleri ve Geçiş Desteği: Mevcut sosyal güvenlik sistemleri, YZ’nin yaratacağı kitlesel iş ve meslek değişimlerini yönetmek için yetersizdir. İşini kaybeden çalışanların yeni beceriler kazanmasını ve yeni işlere geçişini destekleyecek “Geçiş Destek Programları”, taşınabilir sosyal haklar ve gelir desteği gibi yenilikçi politikalara acilen ihtiyaç vardır.
- İnsan Odaklı Yetkinliklerin Teşviki: YZ’nin en zor taklit edeceği alan, insani becerilerdir. Liderlik, empati, iletişim, işbirliği ve duygusal zeka gibi yetkinlikler, geleceğin iş yerlerinde insanları makinelerden ayıracak en önemli özellikler olacaktır. Eğitim ve işe alım süreçleri bu yetkinlikleri ölçecek ve geliştirecek şekilde güncellenmelidir.
- Stratejik Sektör Odaklanması ve Yetenek Kümelenmesi: Türkiye, YZ alanında her alanda lider olmaya çalışmak yerine, güçlü olduğu (savunma sanayii, fintech, akıllı tarım aklınıza ne geliyorsa artık) veya stratejik olarak seçtiği niş alanlarda yetenek kümeleri oluşturmalıdır. Bu alanlarda kamu alımları ve teşvikler, özel sektörün bu alanlara yatırım yapmasını ve nitelikli istihdam yaratmasını teşvik etmek için kullanılabilir.
Sonuç: Türkiye’nin İşgücü İçin Kader Anı
YPZ’nin yükselişi, Türkiye’nin işgücü için bir kader anıdır. Bu teknolojik devrim, doğru yönetilmediği takdirde mevcut eşitsizlikleri derinleştirme, milyonlarca insanı işsiz bırakma ve toplumsal istikrarsızlığa yol açma potansiyeli taşımaktadır. Ancak proaktif, cesur ve insan odaklı politikalarla bu büyük zorluk, tarihi bir fırsata dönüştürülebiliriz. Türkiye’nin önündeki seçim, teknolojik determinizme teslim olmak ile kendi geleceğini aktif olarak şekillendirmek arasındadır. “Milli Teknoloji Hamlesi” vizyonunu, sadece donanım ve yazılım üretmenin ötesine taşıyarak, en değerli varlığı olan insan sermayesini geleceğe hazırlayacak bir “Milli Yetkinlik Seferberliği” ile tamamlamalıdır. Raporda gördüğümüz üzere geleceğin belirsizliği, eylemsizliğin bir mazereti olamaz. Aksine, en temel ve senaryolardan bağımsız yatırımları—eğitime, hukuka ve insani becerilere—yapmak için en güçlü nedendir. Türkiye’nin YZ çağındaki en büyük başarısı bu dönüşümden güçlenerek çıkan, daha nitelikli, daha adil ve daha dayanıklı bir işgücü ve toplum olacaktır.
KAYNAKLAR
Aşkun, V. (2023). Türkiye’de sürdürülebilir kariyer: Kaynakların korunması perspektifi. Akademik Yaklaşımlar Dergisi, 14(2), 533-554.
Aşkun, V. (2024). Yapay Zekâ ve Otomasyon Çağında Eşitlik ve Refah: Daron Acemoğlu’nun Görüşlerine Dayalı Bir İnceleme. Bozok Sosyal Bilimler Dergisi, 3(2), 137-160.
Barry, P., Ke, I., Smith, G., Brown-Heidenreich, S., Sabbag, L., Acharya, A. & Mahmood, Y. (2025). How Artificial General Intelligence Could Affect the Rise and Fall of Nations: Visions for Potential AGI Futures. RAND Corporation. Santa Monica: CA.
McKinsey. (2020). İşimizin Geleceği: Dijital Çağda Türkiye’nin Yetenek Dönüşümü. McKinsey Global Institute.
Ministry of Industry and Technology. (2021). Ulusal Yapay Zeka Stratejisi 2021-2025.
OECD (2025). OECD Economic Surveys: Türkiye 2025. OECD Publishing, Paris.
WEF. (2025). Future of Jobs Report 2025. World Economic Forum.
Buralarda Paylaş
Yorum gönder