Karmaşıklık Bilimiyle Geleceğin Toplumu!

Karmaşıklık Bilimiyle Geleceğin Toplumu!

Günümüz dünyası, baş döndürücü bir hızla karmaşıklaşırken eski sistemlerimiz, bu yeni gerçekliğin yükünü taşımakta zorlandığını düşünüyorum. Öncelikle ihtiyaçlarımızın temeli olan güvenliği sağlamaktan tutun da etkili kararlar almaya kadar, her alanda yetersiz kalıyor gibiyiz. Özellikle yapay zekanın kontrolsüz gelişimiyle bu durum, sadece liderleri değiştirerek çözülebilecek basit bir sorun olmaktan ziyade sistemin temelinde yatan yapısal sorunlarla yüzleşmemiz gerekiyor gibi.

Peki, bu karmaşıklığın üstesinden nasıl gelebiliriz? İşte burada devreye karmaşıklık bilimi giriyor. Stephen Hawking’in de belirttiği üzere 21. yüzyılın bilimi, bize sistemleri ve davranışları anlamak için güçlü araçlar sunuyor. Ashby Yasası’nın da dediği gibi, başarılı olmak için çevremizden daha karmaşık hale gelmemiz gerekiyor. Ashby Yasası, ya da diğer adıyla “Gerekli Çeşitlilik Yasası”, siber bilimci Ross Ashby tarafından ortaya konularak özünde çok basit ama güçlü bir fikri savunur: Bir sistemin hayatta kalabilmesi ve etkili bir şekilde işlev görebilmesi için, en az çevresindeki karmaşıklık kadar karmaşık olması gerekir.

Günlük hayattan bir örnekle açıklayayım: Bir şirketin müşterilerinin çok çeşitli ve karmaşık taleplerine cevap verebilmesi için en az o talepler kadar çeşitli çözümler üretebilecek kapasiteye sahip olması gerekir. Eğer şirket basit ve tek tip çözümlerle karmaşık sorunları çözmeye çalışırsa başarısız olacaktır. Bu prensip, toplumsal sistemler için de geçerlidir. Modern toplumun karmaşık sorunlarını basit, tek merkezli çözümlerle ele almaya çalışmak, Ashby Yasası’na göre başarısızlığa mahkumdur. İşte bu yüzden, ağ tabanlı, dağıtık ve çeşitliliğe dayanan sistemlere ihtiyacımız var. Bu, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde geçerli. Artık hiyerarşik yapılardan sıyrılıp, ağ tabanlı organizasyonlara yönelmeliyiz. Çünkü ancak bu şekilde, kolektif zekayı harekete geçirip karmaşık sorunlara çözüm üretebiliriz.

Demokrasi, ideal olarak merkezi olmayan bir kontrol mekanizması vaat etse de, pratikte bu her zaman gerçekleşmiyor. Temsil sistemleri, çoğunlukla karmaşık sorunları aşırı basitleştirerek yetersiz çözümlere yol açıyor. Bu durum karşısında, organizasyonlar iki farklı yol izliyor: Ya tekelleşerek çevrelerini basitleştirip karmaşıklığa direnmeye çalışıyorlar (teknoloji devlerinin yaptığı tam olarak bu) ya da dağıtık kontrol sistemlerine geçerek adaptasyon sağlamaya çalışıyorlar.

Toplumdaki çatışma ve işbirliği dinamiklerini anlamak için de karmaşıklık biliminin toplumun en az %25’i tarafından kabul görmesi gerektiğini düşünüyorum. Çünkü sosyal örgütler ve aralarındaki bağlantılar bu dinamikleri doğrudan etkilerken yakın zamanda politik kutuplaşma ve seçimlerde yaşanan sorunlar, bunun en çarpıcı örnekleri olarak tarihe not olarak düşmüştür. Tıpkı biyolojik sistemlerde olduğu gibi toplumsal yapılarda da farklılaşma, işlevsel işbirliğine yol açabilir. Bireysel farklılıkları bir zenginlik olarak görüp, kolektif güce dönüştürmeyi öğrenmeliyiz. Kontrol dayatmadan işbirliği yapmayı başarabilirsek, güç mücadelelerinden sıyrılıp ortak hedeflere odaklanabiliriz.

Yoksulluk, çatışma ve etik ihlaller, sistemin çözmekte yetersiz kaldığı kronik sorunlar olarak karşımızda her gün artarken aslında bu sorunlar, asıl odaklanmamız gereken yapısal problemlerden dikkatimizi uzaklaştırıyor. Otorite figürlerinin etik dışı davranışları ve hukukun üstünlüğünün zedelenmesi, toplumsal dokuyu geri dönülmez şekilde yıpratıyor. Ancak, başarıyı bireysel çıkarlardan ziyade kolektif faydaya endeksleyen ağ tabanlı eylem sistemleri, umut verici bir alternatif sunuyor. Bu anlamda Kolektif Adaptasyon hakkında yakın tarihte yayımlanan çalışmama mutlaka göz atmanızı öneririm.

Artan karmaşıklık karşısında, merkezi kontrol sistemleri giderek etkisiz hale geliyor. Karmaşıklık bilimi ise bu yeni dönemin ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir anlayış ve araçlar sunuyor. Toplumsal sistemleri daha derinlemesine anlamamızı ve yönetmemizi sağlayacak yeni perspektifler kazandırıyor.

Sonuç olarak, sürdürülebilir bir gelecek için merkeziyetçi anlayıştan vazgeçip, ağ tabanlı kolektif sistemlere yönelmeliyiz. Farklılıkları kucaklayan, işbirliğini teşvik eden ve kolektif zekayı kullanan bir toplum inşa etmeliyiz. Karmaşıklık biliminin rehberliğinde, bu zorlu dönemi fırsata çevirip, daha adil ve sürdürülebilir bir dünya yaratabiliriz. Tabii gerçekten bunu istiyorsak!

Kaynaklar

Ashby, W. R. (1956). An Introduction to Cybernetics. Chapman & Hall, London

Aşkun, V. (2022). Karmaşık uyarlanabilir sistem bakış açısıyla sürdürülebilir kariyere ilişkin bir model önerisi. Akdeniz Üniversitesi, Antalya.

Aşkun, V. (2024). İnsan kaynakları yönetiminde kolektif adaptasyon: Karmaşık uyarlanabilir sistemler bakış açısı. Dumlupınar Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 81, 139-167. https://doi.org/10.51290/dpusbe.1431589

Aşkun, V. (2024). İşletme ve yönetimde karmaşık uyarlanabilir sistemler: Bibliyometrik bir analizle yazın taraması ve evrimsel süreci. Gazi İktisat Ve İşletme Dergisi, 10(1), 46-66. https://doi.org/10.30855/gjeb.2024.10.1.004

Aşkun, V., & Erkoyuncu, M. (2023). Toplumsal cinsiyet algısı ve demografik farklılıkların esenlik üzerindeki karmaşık etkisi: Türkiye örneği. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi İktisadi Ve İdari Bilimler Dergisi, 18(3), 834-855. https://doi.org/10.17153/oguiibf.1283016

Centola, D., Becker, J., Brackbill, D., & Baronchelli, A. (2018). Experimental evidence for tipping points in social convention. Science360(6393), 1116-1119. https://doi.org/10.1126/science.aas8827

Erkoyuncu, M., & Aşkun, V. (2023). Sustainability of human development through governance: A qualitative comparative analysis of countries. Abant Sosyal Bilimler Dergisi, 23(3), 1585-1608. https://doi.org/10.11616/asbi.1327959

Buralarda Paylaş

Yorum gönder

You May Have Missed