Şarlatanların Maskesini Düşürmeye Var Mısınız?
Sağlık, doğa, teknoloji, insan davranışı ve toplumsal dinamiklere ilişkin doğruları ortaya çıkarmak gibi asil bir görevle görevlendirilmiş bireylerin, bu gerçekleri çarpıtmaktan sorumlu şarlatanlar olduğu bir gerçeklik tasavvur edin. Bu olgu yalnızca distopik bir romanın sayfalarında yer alan kurgusal bir anlatı değil; aksine, sözde çağdaş dünyamızda var olan gözlemlenebilir ve somut bir gerçekliktir. Kendilerini uzman olarak tanıtan, ancak gerekli niteliklere ve uzmanlığa sahip olmayan bireyler sadece bir sıkıntı değil; sağlığı, doğayı, toplumu ve kendi kimliklerimizi anlamamız için önemli bir tehlike oluşturuyorlar.
Farklı bilim toplulukları uzun zamandır insan toplumunun da bulunduğu dünyanın karmaşık labirentini anlamamızda yol gösterici bir pusula görevi görmektedir. Ancak tarih boyunca, bu pusulanın yanlışlıkla değil de kasıtlı olarak yanıltıcı olduğunun kanıtlandığı çok sayıda örnekle karşılaştık. Dijital gelişmelerin çağdaş döneminde, şarlatanlığın tezahürü dönüştürücü bir değişim geçirmiştir. Çarpıtılmış gerçeklerin bu çağdaş savunucuları yalnızca akademik kurumların sınırları içinde kalmıyor; daha ziyade, çevrimiçi haber platformlarımız ve sosyal ağ sitelerimiz üzerinde yaygın bir etkiye sahipler. Kısmi gerçekler ve büyüleyici anlatılardan oluşan bir repertuarla donatılmış olan bu kişiler, kamuoyu şeklinde değerli bir varlığa sahiptir.
Aldatıcı uygulamalarda bulunan bu kişilerin yol açtığı zararlı sonuçlar hem somut hem de geniş kapsamlıdır. Sadece yanlış yönlendirme kapasitesine sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumları kutuplaştırma ve istikrarsız temellere dayanan politikaları etkileme becerisine de sahiptirler. Bu çabalarında, yersiz kaygıları körükleme ve sınırlı sonuçlar veren politikaları savunma eğilimindedirler ve böylece sosyal düzenimizin dokusu üzerinde fark edilebilir bir etki yaratırlar.
Sözde çağdaş medya ortamında kendimizi yanlış bilginin geliştiği verimsiz bir zeminde buluyoruz. Teknolojinin gelişi bilgiye erişimin demokratikleşmesini kolaylaştırmış olsa da aynı zamanda yalanların yayılmasına yönelik eğilimi de arttırmıştır. Sosyal medya algoritmaları, doğruluğuna bakılmaksızın sansasyonel içeriği büyütme eğilimine sahiptir ve böylece bilişsel önyargılarımızı güçlendiren yankı odaları ortaya çıkar. Ki bunu cehalete kurban olmuş eleştirel düşünceden yoksun bireylerin sınırsız paylaşımları ayrıca tetiklemektedir. Bu meselenin özünde çok önemli bir etik ikilem yatmaktadır: Fikirlerin sınırsızca ifade edilmesi ile doğrulanabilir hakikat zorunluluğu arasındaki hassas dengeyi nasıl etkili bir şekilde sağlayabiliriz?
Bazı bireyler bireysel kimlik oluşturma sürecinin bir parçası olarak dezenformasyon yayabilir. Diğerleri doğru bilgiyi paylaşmak isteyebilir ancak bu bilginin kalitesini değerlendirmek için gereken becerilere sahip olmayabilir. Diğerleri ise zaman yetersizliği veya aşırı bilgi yüklemesinden kaynaklanan bilişsel yorgunluk nedeniyle bilgi içeriğinin doğruluğunu teyit edemeyebilir. Dahası, bireyler yanlış haberleri doğru bilgilerden ayırt etme becerilerini abartabilir, yanlış ve doğru bilgileri ayırt etmede kendilerini diğerlerinden daha iyi görebilirler. Bu nedenle, yanlış bilgiyi doğru bilgiden ayırt etme konusundaki aşırı güven, bireylerin eylemlerini ve kararlarını yanlış veya yetersiz bilgi içeriğine dayandırmakla kalmayıp, yanlış bilgi paylaşarak veya bilgiyi doğru bağlama oturtmayarak düşük kaliteli bir bilgi ortamı yaratılmasına istemeden de olsa katkıda bulunmalarına yol açabilir.
Farklı bilim alanlarında, hakikat ve doğruluk ilkelerini korumak bilim insanlarının asli görevidir. Ancak, içinde bulunduğumuz çağda, fikirler ve doğrular arasındaki ayrım giderek bulanıklaşmakta ve önemli bir sorun teşkil etmektedir. Bilimlerdeki yanlış bilgilendirme sorununu ele almak, yalnızca bir bireyin eylemlerine güvenmek yerine, işbirliğine dayalı bir çaba gerektirmektedir. Buradaki zorunluluk, ilgili bir bilimsel topluluğun, eleştirel düşünceye sahip anlayışlı bir halkın ve bireysel özgürlükleri korurken doğruluğu güvence altına alan düşünceli bir şekilde tasarlanmış politikaların teşvik edilmesinde yatmaktadır.
Ufka baktığımızda, herhangi bilim alanında yanlış bilgilendirmeye karşı süregelen savaşın devam ettiğini görüyoruz. Ortaya çıkan trendlerin, hızlı teknolojik ilerlemelerin ve disiplinler arası araştırmaların entegrasyonunun bir araya gelmesi, inkar edilemez bir şekilde yeni sınırların hatlarını şekillendiriyor. Bununla birlikte, temel ilke devam etmektedir – hakikat arayışına sarsılmaz bir bağlılık. Sonuç olarak, yanlış bilgiyle mücadele çabasının akademik sınırların ötesine uzandığını akılda tutmak önemlidir. Söz konusu olgu, gündelik diyaloglarımıza, çeşitli medya kuruluşlarından edindiğimiz bilgilere ve sosyal ağ platformlarında yaydığımız içeriklere nüfuz etmektedir. Her zamankinden daha fazla bilgi merkezli bir dünyada, bilinçli bir bilgi tüketicisi ve dağıtıcısı olarak hareket etme zorunluluğu sadece bir tercih olmanın ötesine geçerek vazgeçilmez bir yükümlülük haline gelmiştir. Lütfen Halkın içinde bulunan bir birey olarak şarlatanların maskesini düşürme konusundaki sorumluluğunuzu bilerek hareket edin!
Not: Görsel bilimi kötüye kullanarak topluma zarar veren şarlatanları tasvir etmektedir.
Buralarda Paylaş
Yorum gönder