İş Yaşamında Göreli Yoksunluk: Etkilerini Anlamak ve Zorluklarıyla Başa Çıkmak
Yoğun rekabetin damgasını vurduğu günümüz iş dünyasında, işgücü içindeki bireylerin kendi performanslarını meslektaşlarıyla karşılaştırmalı olarak değerlendirmeleri yaygın bir olgudur. Bireyler maaşları, iş unvanları veya tatil günlerinin sayısı ile ilgili karşılaştırmalar yaptıklarında, bu durum potansiyel olarak göreli yoksunluk ile ilişkili duygular uyandırabilir. Göreli yoksunluk, bireylerin veya grupların kendilerini benzer olarak algıladıkları diğerlerine kıyasla haksız bir şekilde dezavantajlı veya yoksun olduklarına dair öznel algılarını ifade eder.
Bu olgu, işyeri de dahil olmak üzere çeşitli alanlardaki potansiyel etkileri nedeniyle sosyal bilimler alanında büyük ilgi görmüştür. Göreli yoksunluğun işyerindeki etkisi, bireylerin tutumları, davranışları ve kurumsal bağlamdaki genel refahları üzerinde yaratabileceği potansiyel etkiyle ilgilidir. Bu yoksunluğun inceliklerini ve işyerindeki sonuçlarını anlamak, sosyal karşılaştırma, eşitsizlik dahilinde karmaşık kavramını, işgücündeki bireyler üzerindeki derin etkisini ve sunduğu çok yönlü zorlukları etkili bir şekilde yönlendirmek ve ele almak için kullanılabilecek çeşitli stratejileri ele alacağım.
Göreli Yoksunluk Nedir?
Göreli yoksunluk, sosyal veya referans gruplarındaki diğer kişilere kıyasla haksız bir şekilde dezavantajlı veya yoksun olduklarına inanan bireylerin veya grupların öznel algısını inceleyen sosyal psikolojik bir kavramdır, ayrıca bireyler sosyal karşılaştırmalar yaptıklarında ve kendilerini diğerlerine göre nispeten dezavantajlı bir konumda algıladıklarında ortaya çıkan hoşnutsuzluk veya hayal kırıklığının öznel deneyimini açıklayan psikolojik bir yapıdır. Bireyler arasındaki eşitsizlikler, gelir veya mesleki statü gibi sadece maddi eşitsizliklerin ötesine geçmekte ve takdir edilme veya kişisel gelişim beklentileri gibi maddi olmayan eşitsizlikleri de kapsamaktadır.
İşyeri bağlamında, çeşitli şekillerde kendini gösterebilen göreli yoksunluğun varlığını kabul etmek yerinde olacaktır. Çalışanlar, benzer niteliklere sahip bir iş arkadaşlarına kıyasla daha düşük ücret aldıklarını düşündüklerinde veya akranlarının kariyerlerinde kendilerinden daha hızlı ilerlediklerini gözlemlediklerinde yoksunluk hissi yaşayabilirler. Bu duyguların deneyimi, sınırlı şeffaflık veya kısıtlı iletişim kanalları ile karakterize edilen bağlamlarda yoğunlaşabilir.
İşyerinde Göreli Yoksunluğun Etkileri
Azalan iş tatmini olgusu, sosyal bilimciler tarafından yürütülen çeşitli çalışmalarda gözlemlenmiş ve belgelenmiştir. İş tatminindeki bu düşüş, aralarında göreli yoksunluk olgusunun da bulunduğu çok sayıda faktöre bağlanabilir. Göreli yoksunluk olgusuyla ilişkili başlıca sonuçlardan biri, bireylerin iş tatmini seviyelerinde kayda değer bir düşüş yaşanmasıdır. Çalışanlar, kaynakların adil bir şekilde dağıtılmadığını algıladıklarında, iş tatmini düzeylerinde azalma yaşamaya daha meyillidirler. Verimliliğin azalması olgusu, çalışanlar arasında yoksunluk hissinin yaşanmasına bağlanabilir; bu durum daha sonra motivasyonu düşürücü bir faktör olarak işlev görür ve sonuçta verimlilik düzeylerinde düşüşe neden olur. Bireyler ödüllerin dağıtılmasında algılanan bir adaletsizlik hissi yaşayabilir ve bu da potansiyel olarak motivasyon seviyelerinin düşmesine ve kendilerine verilen görevlere yönelik şevklerinin azalmasına neden olabilir.
İşten ayrılma oranının artması olgusu, çalışanların akranlarına kıyasla sürekli olarak yoksunluk hissi yaşamaları ve bu durumun onları aktif olarak alternatif istihdam fırsatları aramaya yöneltmesi durumunda gözlemlenebilir. Şirketlerde yüksek işgücü devri olgusu, sadece işe alım süreçleriyle ilgili harcamaları değil, aynı zamanda değerli kurumsal bilgi birikimini kaybetmenin zararlı etkisini de beraberinde getirdiği için önemli mali sonuçlar doğurabilir.
Akıl sağlığı endişeleri, stres, kaygı ve hatta potansiyel olarak depresyon seviyelerinin yükselmesi şeklinde ortaya çıkabilen sürekli göreli yoksunluk deneyimlerinin bir sonucu olarak ortaya çıkabilir. Bahsedilen olgu sadece söz konusu bireyin genel refahı üzerinde bir etki yaratmakla kalmaz, aynı zamanda mesleki alandaki performans düzeyleri üzerinde de bir etki yaratma potansiyeline sahiptir. Çalışanlar bir yoksunluk hissi algıladıklarında, potansiyel olarak meslektaşlarına veya üstlerine karşı kızgınlık gibi olumsuz duyguların gelişmesine yol açan gergin kişiler arası dinamikler kurumsal bağlamlarda ortaya çıkabilir. Örgütsel bağlamda bu tür dinamiklerin varlığı, toksik olarak tanımlanabilecek bir çalışma ortamının ortaya çıkmasına neden olabilir; burada güvensizlik ve işbirliğine dayalı çabaların azlığı dikkat çekicidir.
Göreli Yoksunluğun Zorluklarıyla Başa Çıkmak
Çalışanların yoksunluk hissine katkıda bulunan kilit faktörlerden biri de bilgiye erişimde algılanan eksikliktir. Şirketler, maaşlar, terfiler ve diğer karar alma süreçlerine ilişkin kurumsal şeffaflık politikası uygulayarak, çalışanların dışlanma ve yabancılaşma duygularının ortaya çıkmasını azaltma potansiyeline sahiptir. Kurumsal bağlamda açık iletişim kanallarının kurulmasını teşvik ederek, çalışanların endişe ve şikayetlerini özgürce dile getirmelerini teşvik eden bir ortam yaratılmalıdır. Düzenli geri bildirim oturumlarının uygulanması veya açık kapı politikalarının benimsenmesi, potansiyel sorunların kritik bir aşamaya ulaşmadan önce proaktif olarak ele alınması ve hafifletilmesi için etkili stratejiler olabilir.
Bunun yanı sıra çalışanların nitelikleri, deneyimleri ve performansları ile orantılı adil bir ücret almalarını garanti eden bir sistem kurmak zorunludur. Maaş yapılarının geçerli endüstri normları ve standartlarıyla uyumlu olmasını sağlamak için periyodik değerlendirmeler ve değişiklikler yapılması zorunludur. Mesleki gelişim fırsatları, bir kuruluş içinde çalışanların büyümesini ve beceri gelişimini teşvik etmenin çok önemli bir yönüdür. Kuruluşlar, çalışanlarına yeteneklerini geliştirmeleri için yollar sunarak işgüçlerini etkin bir şekilde besleyebilir ve sürekli gelişimi teşvik edebilir. Bu olgu sadece kuruluşa avantaj sağlamakla kalmaz, aynı zamanda çalışanlara katkılarına değer verildiğini ve mesleki gelişim fırsatlarının mevcut olduğunu gösteren bir mekanizma görevi görür.
Bireyler arasında ekip çalışmasını ve işbirliğini aktif bir şekilde destekleyerek ve teşvik ederek işbirlikçi bir ortamın geliştirilmesini kolaylaştırın. Kolektif bir işgücü içindeki bireyler, ortak bir hedefe ulaşmak için işbirliğine dayalı çabalar içine girdiklerinde, meslektaşlarına kıyasla daha az yoksunluk hissi yaşama olasılığı sergilerler. Çalışanların esenliği programlarının uygulanması, işgücü içindeki bireylerin zihinsel ve duygusal refahına öncelik veren girişimlerin oluşturulmasını gerektirir. Potansiyel müdahaleler yelpazesi, danışmanlık hizmetleri, stresi azaltmayı amaçlayan faaliyetler veya yoksunluk duygularıyla ilişkili duygusal zorlukları ele almak üzere tasarlanmış eğitim atölyeleri gibi çeşitli terapötik destek biçimlerini kapsamaktadır.
Sonuç
Göreli yoksunluk kavramı, işyeri bağlamında önemli etkiler yaratabilen çok yönlü bir olgudur. Bununla birlikte, kuruluşlar uygun metodolojileri uygulayarak bu olguyla ilişkili olumsuz sonuçları etkili bir şekilde hafifletebilir ve gelişmiş uyum ve üretkenlikle karakterize edilen bir çalışma ortamını teşvik edebilir. Göreli yoksunluğa katkıda bulunan temel faktörlerin kapsamlı bir analizi yoluyla, işverenler bunun etkilerini azaltmak için proaktif bir yaklaşım benimseyebilir. Bu stratejik yaklaşım, işverenlerin, çalışanların değer duygusu algıladıkları, motivasyonlarının arttığı ve kendi rollerinden memnun oldukları bir ortam geliştirmelerine olanak tanıyacaktır.
Kaynaklar
- Crosby, F. (1976). A model of egoistical relative deprivation. Psychological Review, 83(2), 85-113.
- Runciman, W. G. (1966). Relative deprivation and social justice: A study of attitudes to social inequality in twentieth-century England. University of California Press.
- Smith, H. J., Pettigrew, T. F., Pippin, G. M., & Bialosiewicz, S. (2012). Relative deprivation: A theoretical and meta-analytic review. Personality and Social Psychology Review, 16(3), 203-232.
- Walker, I., & Smith, H. J. (2002). Relative deprivation: Specification, development, and integration. Cambridge University Press.
Buralarda Paylaş
Yorum gönder